23 Aralık 2012 Pazar

Katar'da 1.5 yil


Zaman ucarak geciyor istesenizde istemesenizde...Dolayisi ile elimizde olmayan bir kontrol icerisinde yasiyoruz.Katar'a tasinali yaklasik 1,5 yil olmus. Nasil gecti, ne yaptik, ne ettik gercekten geriye donup baktigimizda pek anlamiyoruz.

Aylardan 2012 Aralik ve bir haftaya kadar bir yil daha devriliyor. Tahmin edeceginiz gibi Katar geleneksel olarak yeni yil kutlamasi yapmiyor ancak butun alisveris merkezleri, oteller, magazalar isil isil ve susler icerisinde. Garip ama gercek.Yerlesik nufusunun yaridan fazlasi musluman olmayan ama musluman bir ulkenin toplumsal dinamikleri boyle calisiyor. Oteller Noel ve yeni yil aktiviteleri ile dolu.Dolayisi ile hem Noel hem yeni yil bir sekilde kutlaniyor. Gunluk hayatin icerisinde olmadiginiz zaman disaridan anlamasi zor geliyor ama komik bir paradoks aslinda bu. Katar Milli Gunu'de 18 Aralik oldugu icin Aralik ayinin son 2 haftasi tam bir kutlama donemi olarak geciyor. Her taraf isil isil ve beyaz bordo renkli Katar bayraklari ile dolu.18 Aralikta bende arabama Katar bayragi taktigimi soylemeliyim.
Katarin son yillardaki gelisimi ve gerek bolgede gerek dunyada artan onemi ve populerligi tamamen mevcut Emir alisilmis Arap yonetimlerinde pek fazla gorulmeyen vizyonerligi ve planlamadaki basarisindan kaynaklaniyor.Dolayisi ile toplum Emir Seyh Hamad Bin Khalifa Al Thani'ye gercekten cok sey borclu.

Katar benim hayatimda farkli damak zevklerinide beraberinde getirdi.Hint mutfagi ile aram her ne kadar cok uzak olmasada artik iyice yakinlasti mesela...Baharat zaten cok severdim ancak simdi yogun seviyorum ozellikle aci biberleri..Lubnan mutfaginin ne kadar zengin ve aslinda bizim Antakya-Hatay ve belkide biraz Antep mutfaginin bir ornegi oldugunu ogrendim.Ancak cok enteresan olan bir durum var Katarda: Kebap kulturu elbette var fakat kebap bizdeki usul ile yani farkli yogurulmus koftelerden degil yanlizca farkli pisirilmis etlerden olusuyor.Dolayisi ile cesit az.Ve bana gore en buyuk eksiklik dogru duzgun lahmacun yok.Yemek kulturu yogunlukla et ve ekmek uzerine olan bir bolgede nasil lahmacun yapilmiyor anlasilir degil.Yaptigini iddia eden Turk kokenli restoranlar var ama oradakilerede lahmacun demek pek dogru degil. Donere benzeyen ancak pekde ayni olmayan birde Shwarma'miz var..
Bu arada Katar bir deniz urunleri cenneti.Yani baligi bol. Elbette bizim denizlerin baliklari ile karsilastirma yapmak insafli olmaz ama yinede Hamur baligi ( Hamour Fish), Kral baligi( King Fish ) gibi lezzetli baliklari ve harika kalamar ve jumbo karidesleri var. Petrol ve dogalgazdan once Katarin ana gelir kaynaginin balikcilik ve inci uretimi oldugunu goz onune alirsak balik cesitligini daha iyi anlariz diye dusunuyorum.

Gundelik hayatta sokak kulturu belki hava kosullarindan belki gelenek ve goreneklerden dolayi cok yogun degil. Buna ragmen disarida oldugumuz ve cok keyif aldigimiz bolgeler var. Katarda gundelik yasam evlerde geciyor. Geleneksel bir Katar evinde ' Majlis' yada bizim deyisle 'Meclis ' en onemli bolumu olusturuyor. Ozellikle Katarli ailelerin oturdugu evlerin bagimsiz villalardan olustugunu soylemekte yarar var. Bu villalarinda Batili anlayista yapilan kucuk ama cok katli olmadigini soylemek lazim. Katar aileleri genellikle genis aileler oldugu icin yasanilan evlerde cok buyuk, cok genis ve genelde iki yada uc katli oluyor.Dolayisi ile Meclis'ler ya ana binadan ayri ve onde yada bina icersinde cok genis bir alanda yer aliyor. Meclis ev erkeklerinin misafirlerini karsiladigi ve agirladigi bolum. Izzet ve ikram surekli olarak yapliyor ancak evin ozel hayatina saygidan dolayi hic bir sekilde icerideki hayata mudahale edilmiyor.Bu gelenek yalnizca Katarda degil ancak tum Korfez bolgesi ulkelerinde cok onemli ve gecerli.

2012 icin Katar'dan simdilik bu kadar...


 

12 Kasım 2012 Pazartesi

Biraz Disneyland az Paris....

Anne-baba olunca elbette tatillerde seyrini ve seklini degistiriyor.Bayram tatili Katarda da uygun zamana ve okulun ara tatiline denk gelince bizimde rotamiz Disneyland Paris oldu.

Katardan Fransaya gitmek ya Katar Havayollari ile direkt yada farkli havayollari ile aktarmali ucuslar ile oluyor.Sure assagi yukari 8 saatlik toplam bir ucus ancak aktarma yaptiginiz ulkeye gore degisiyor.Bizim tarihimize Amsterdam aktarmali KLM cok uydugu icin KLM ile gercekten cok rahat ve dakik bir ucus yaptik.Ancak Amsterdam Schiphol Havaalani o kadar buyuk bir alan ki indigimiz terminalden transfer yapacagimiz terminale yurumek yaklasik 20 dk surdu.Dolayisi ile herhangi bir aktarmayi kacirmamak icin bu sureyi iyi ayarlamak gerekiyor.Fransaya giris icin pasaport ve vize kontrolude Hollanda'dan yapliyor bu arada hatirlatmak lazim. Daha sonra yaklasik 1 saatlik bir ucus ile Paris Charles De Gaulle havaalanina indik ve direkt ciktik.

Her ne kadar hazirlikli gitmis olsak dahi Katar ile Fransa arasinda Ekim sonu Kasim basindaki sicaklikta yaklasik bir 20 derecelik fark vardi.Acikca soylemek gerekirse bana soguk hava iyi geldi.Charles De Gaulle'den otele gitmek cocuksuz olunca metro ile cok kolay ancak biz taksiyi tercih ettik.Istanbul haric hicbir buyuk sehirde benim karsi yakanin soforuyum bilmem abi muhabbeti olmadigi icin adresi verdigimiz sofor bizi 40 dakika da otelimizin kapisina birakti.Havaalani sehir arasi asagi yukari 40-60 Euroluk bir mesafe.Pariste taksi soforlerine 10%  kadar bir " pourboir\ bahsis' birakmayi unutmamanizida hatirlatayim. Saint-Benoit da okurken ilk hazirlik sinifi kitaplarimizda bile vardi bu.

Kaldigimiz Hotel Le Six ,Saint-Michel Bulvarinda tipik Paris yapisi eski bir bina ve butik bir oteldi. Ben Fransizca konussam dahi calisanlarin neredeyse hepsi Ingilizce biliyorlardi.Leyla oteli pek sevdi.Sabah erken giris yapmamiza ragmen odamiz hazirlandi ve Fransada cok alisik olmasanizda ikram kahvalti dahi verildi. Elbette kisa bir bavul acma merasimi ve dinlenmeden sonra kendimizi sokaklara attik.

Bir sehir bana gore yuruyerek gezilir.Ozellikle Pariste ya bol bol yuruduk yada bol bol metroya bindik.Metro 14 tane ana hatti olan bir sistemden  olusunca sehir icinde ve disinda here yere rahatlikla gidebiliyorsunuz. Ne trafik ne soguk sizi etkilemiyor. Leyla bile alisti ve ses cikarmaz oldu. Metro icin elbette 5 gunluk bir Paris Visite karti aldik.Bu gercekten cok cok yararli ve her seferinde yaninizda bozuk para tasimanizi gerektirmeyen bir kolaylik.Her metro istasyonundan alabilirsiniz.
Disneyland Parisin dogusunda.Metro ve RER kombinli bir yol ile gitmek mumkun.Asagi yukari 45-50 dakika suruyor ve Marne La Valle istasyonunda iniyorsunuz.Metroyu beklerken Leylanin hatirlatmasiyla yanlis tarafa gitmemek icin vagonun onunde-yaninda Micky damgasina baktik.Istasyon zaten Disneyland'in icine cikiyor. Hernekadar onceden on-line bilet almak mumkun olsada biz bileti giseden aldik ve macera basladi.Biletinizi gunluk yada 2 gunluk alabiliyorsunuz, tamamen size kalmis.

Bana bugun Disneyland bir kelime ile anlat diye sorarsaniz 'Kuyruk' soyleyecegim tek kelime olur.Her ne kadar bazi aktivitelerde on basvuru ile kuyruk beklememe imkaniniz olsa bile bu aktivitelerin sayisi o kadar az ki cok bir anlam ifade etmiyor dolayisi ile gun icerisinde zamanin buyuk bir bolumu kuyrukta bekleyerek geciyor. Biz gitmeden Leylanin istekleri dogrultusunda bir plan cizmistik ancak dogrusu iceri girince bu plan pek ise yaramiyor cunku tamamen kopuyorsunuz.
Disneyland 2 ana bolume ayrilmis: Disneyland Park ve Walt Disney Studios Park. Tercihiniz ne ise ona gore yoneliyorsunuz. Disneyland Park tam ama tam bir renk ve gurultu cumbusu. Cok buyuk ancak cok iyi tasarlanan ve icerisinde kaybolmayacaginiz bir alan. Disneyland Park 5 ana bolumden olusuyor: Main Street USA, Fantasyland, Frontierland, Adventureland ve Discoveryland. Hepside temalari ile ilgili bir oyun ve aktivite iceriyor.Gercekten bugune kadar cocukluktan beri hayatimizda olan karakterler ile ilgili kocaman bir dunyanin icerisine giriyorsun.Micky nin Leyla ile resim cektirme sahnesini ve Leylanin yasadigi soku hic unutmayacagim.


Hava cok soguktu ama harika bir gunes vardi ve aksama kadar icimizi isitti. Disneyland icerisindeki yemek olanaklari cok ama isin dogrusu ben kalitesinden pek memnun kalmadim. Kuyruklar ve beklemek restaurantlarda da mevcut ve elbette bu kadar kalabalik icin ne gibi bir kalite yaratilir o isin baska boyutu ama en azindan karninizi doyurabiliyorsunuz.
Walt Disney Studios Park ise baska bir hikaye.Hepimizin TV den bildigi diziler, setler, dizi karakterleri vs. bunlarla dolu bir mekan. Ancak bir nokta var ki soylemeden gecemeyecegim:Hollywood Tower Hotel.Yaklasik 30 dakika kuyrukta bekledik.Toplam aktivite 3-5 dakika surdu.Bunun 1 dakikalik bolumu benim hayatimdan muhtemelen 1 ayi goturdu. Gozlerimi kapattim,zaman gecsin ve buradan cikalim dedim.Detaylandirmayayim.Deneyin gorun....
Aksamuzeri Disneyland Park'ta tum karakterlerin arabalarin uzerinde yada yolda yurudugu bir kortej gecisi oluyor. Cok renkli, keyifli ve gercekten iyi tasarlanmis bir gosteri. Dilerseniz sizde kortejin sonunda peslerine takilip yuruyebiliyorsunuz. Bunu kesinlikle kacirmayin derim.

Tema pazarlama konusunda Amerikalilarin eline hic kimsenin su dokemedigini Disneyland Paris bana bir kere daha kanitladi.

Disneyland cikisinda aksam saat 20.30 du ve yine metroyla sehre donduk.
Eger sehir hayatini daha dogrusu sokak hayatini seven bir insansaniz Paristen keyif almamanin imkani yok.Her sokagi her kafesi ayri bir haz veriyor.Bir suru farkli nedenden seviyorsunuz bu sehri ama bu nedenlerde baska bir yazinin konusu olsun..



 

18 Ekim 2012 Perşembe

Berber Suleyman, Fenerbahce ve Voleybol

Fenerbahce benim icin yalnizca bir futbol takimi degil.Hic bir zamanda olmadi.Fanatikmiyim ?Muhtemelen  degilim ama gonulden bagli olduguma yogun bir elektrik hissederim her zaman. Hafta basindan  beri Doha'da Dunya Kulupler Sampiyonasi oynaniyor. Fenerbahce bayan Voleyball takimida burada.Dun ailece maca gittik.Maclar Aspire Dome salonunda oynaniyor.Isin dogrusu Katarda ozellikle yerel halkin Voleyball ile ilgisi pek yok.Varsa bile belki TV basinda kalmis.Dolayisi ile harika bir salon olamsina ragmen dun bostu.Salonda gerek oturma duzeni gerek saha izleme acisi, gerek koltuklar gercekten konfor ve ferahlik veren bir yapida. Kizlar dun Kenya Prisons takimi ile oynadi ve cok rahat bir sekilde 3-0 kazandi. Leylanin ilk voleybal maci oldugundan pek bir heyecanla seyretti. Birde Katardaki hepsi olmasa da yine ailece gelen Turklerin cocuklarida salonda olunca keyfi dahada artti. Kendini bir anda Istanbulda gibi hissetti. Kenyalilarin ruhunda renk ve sov var.Skor aleyhte olsa dahi adamlar o renkli tezahuratlarini birakmiyorlar. Dolayisi ile bizim tribun tezahuratta her ne kadar futbol ruhunu yansitsada eninde sonunda Fener icin bagirindik. Simdi Cumaya yari finali bekliyoruz.

Turkiyeden Katar'a tasinirken berber problemi hic aklima gelmemisti...ancak komik olan bizim buradaki berberlerinde neredeyse hepsi Turk..ayrica kasaplarda Turk..yani kesme ve bicme isinde olanlar Turkiyeden...

Sac konusunda aileden gelen bir sans herhalde pek parlak degilim.Ama hicbir zamanda cok uzun sacli olmayi sevmem. Kisa araliklarla sac kestirmek hep tercihim olmustur.AlKhor'a tasindiktan sonra uzun sure bizim Community icerisindeki berbere gittim...Sansima hep Suriyeli berber dustugu icin songunlerdeki malum durumlardan guvenligim acisindan gitememeye karar verdim:))))
Ve AlKhor'un ana caddesi uzuerindeki Kardelan Berber Salonunu denedim.Suleyman Antakyadan Katar'a 6 ay once gelmis. Abisi ise 7 senedir Katarda yasiyormus. AlKhor sosyal olarak yeni yeni gelistiginden ozellikle gencler icin pek yapacak bir sey olmadigindan bahsetti. Haksiz sayilmaz ama hayatta her aldigimizin bir karsiligi var.Bunu hergun tekrar tekrar ogrenip goruyoruz muhtemelen hepimiz.
Genc ama eli cabuk ve duzgun sac kesiyor.Malum yurtdisindaki turk aliskanligi zar zor para odedim.Ama tekrar gidecegim kesin. 

12 Ağustos 2012 Pazar

Istanbulda tatil yapmak...

Hayatin insana neler getirecegini hicbir zaman bilemiyorsunuz.2011 yilinin Nisan ayinda bana gelecek sene yaz tatilinizi Istanbulda gecireceksiniz deselerdi herhalde pek bir garip karsilardim.

Bugun ise Agustos 2012 ve Ilkay ve Leyla bir aydan fazla bense iki haftadir Istanbuldayim. Tatil icin....Kah Etiler kah Fenerbahcede yerlesik aile otellerinde kaliyoruz.Konfor ve servis harika.Ikimizde evlendigimizden bu yana bu kadar cok kalmamistik ailerde, Leyla ise alisik.

Daha oncede yazdim aslinda.Katarda arkadaslarimiz soruyorlardi, ozlediniz mi hic İstanbulu  diye. Benim asil ozledigim aile ve dostlar herzaman. Onlarla neredeyse benim icin keyifli olan yer orasi. Ama gelince farkediyorsun ki İstanbulun bir baska aorasi var insani  her zaman kendine ceken ve sevdiren. Dolayisi ile sehride ozlemisim. Ama isin dogrusu gecen sene son donemlerde o denli yorgun ve bikkin gittik ki Katara İstanbulu ozledigimi bile bir sene  sonra anladim. 
Mesela en cok vapur ile karsi yakaya gecmeyi ozlemisim, sokak hayatini ozlemisim, anne mutfagini ozlemisim, yazlari  sabah erken saateki hafif serin ve taze havayi ozlemisim. İstanbul oyle bir sehir ki ayri kalan her İstanbullu icin ozlem farkli tatlarda olabilir. Edebiyat parcalamayacagim edebimi bilerek ama belli bir sure sonra dogdugun degil doydugun yeri cok daha kolay kabulleniyorsun.Yurtdisinda yasamak bunun kararini vermekten inanin cok daha kolay.Hayatinizda onunuze cikan / konan firsatlarin her an tekrarlanmayacagini bilmek gerekiyor.

İstanbula gelmeden elbetteki ozellikle son donemlerin trafik problemi hakkinda neredeyse hergun bir seyler duyduk veya okuduk. İsin dogrusu biz her iki yakaya gidip gelsek dahi bugune kadar herzamankinden fazla bir problem yasamadik.Ya cok sansliydik ya da  cok tedbirli. Bugune kadar hic binmedigim Metrobuse bindim. Gercekten soylendigi kadar rahat ve kolay bir sekilde kopruyu gectik.Vapur zaten cok severdim bence hala İstanbul icin en kolay ulasim yolu. Keske cok daha kullanilabilir ve ulasilabilir bir sistem yaratabilseler.


Katardayken yaz icin bir tatil planlamayalim ve zamani aile ve arkadaslarla İstanbulda gecirelim dedik.İyikide oyle demisiz.



6 Temmuz 2012 Cuma

Özlem mi değil mi ?

Gerçekten çok uzun zaman olmuş yazmayalı.En son yazımdan bu yana bir kaç kere ekrana bakıp bakıp kalktığımı hatırlıyorum..İlham (!!!!) daha bizim mahalleye gelmemişti demek ki...

Şu anda saat 22.05 ve günlerden Cuma.Okullar hafta başı kapandığı için neredeyse tüm site ülkelerine tatile gitti. Dolayısı ile zaten herzaman belli bir miktar hareketlilik olan sitede şu anda mutlak bir sessizlik hakim. Daha öncede yazmıştım Katardaki expatlerde genel bir İngiliz ruhu olduğu için saat 6.00 gibi akşam yemeği(super time) ve daha sonra dodo durumu var.Yani bizdeki o Akdeniz ve Doğu havasından doğan geç akşam ruhu buradaki yabancı kesimde pek yok. Aslında bu kozmopolit ortam insanı gerçekten besliyor. Özellikle Leylanın bakış açısının ve yorumlama kabiliyetinin çok daha geliştiğini ve açı değiştirdiğini görebiliyorum ki bu beni bir ebeveyn olarak inanılmaz mutlu ediyor. Bu arada Ilkay ile Leylada 3 gun önce Türkiyeye uçtu, dolayısı ile bende yalnızım ve koskoca evde bu sessizliği çok da sevdiğimi söyleyemeyeceğim ama expat hayat yaşamanında kaçamayacağınız böyle bir gerçeği var.

Katar tek mevsım yaşayan ülkelerden. Yani hava hep sıcak ancak bazen çok sıcak bazen az sıcak. Şimdilerde hava çok sıcak.Güneş altında 50-52 dereceleri çok rahat görüyoruz. 2 gündür Hindistan Musonlarının etkisinden doğan ve tüm Körfez ülkelerini etkileyen bir Kum fırtınası var ki akıl almaz boyutlarda. Polis dün  AlKhor-Doha yolunu ki 2 ayrı yol var biri 2 diğeri 4 şerit tamamen  kapattı görüş azlığından doalyı. Evleri kepenkle bile kapatsanız içine kumun dolduğu bir fırtına bu. Her yaz olan ve Al Abdaleh denen bir fırtınaymış.Neyse bugün rüzgar etkisini azalttı ve fırtına durumu kesildi en azından. Ancak arabada klimayı açtığınız anda bile içeriye bir kum doluşması yaşıyorsunuz.

Kimi zaman soruyolar bana özledin mi İstanbulu diye. İnanın cevabını tam bilmiyorum. Elbette insan anne- babasını, kardeşini,yakınlarını,arkadaşlarını özlüyor.Daha doğrusu sohbetleri ve ortamları özlüyorsunuz. Geçen gün İlkay'da aynı şeyi söyledi.O ortamlar ister İstanbulda olmuş ister AlKhorda yada ister Lizbon'da benim için farketmiyor. Ancak bazı spesifik mekanlar var ki samimi burnumda tütüyorlar.Ama yokluklarına alışıyorsunuz yada alışmak zorunda oldugunuzu bildiğinizden isteğinize gem vuruyorsunuz.Teknolojik hayat sağolsun.Her gün birbirini görerek konuşmak bu özlemi kısmen hafifletiyor ve benim ev telefonunu bile sevmeyen 73 yaşındaki babama ve 64 yaşındaki anneme bile iPad kullandırdığı için Steve Jobbs'u  bir kere daha minnetle anmak istiyorum.

Gorusmek uzere...

27 Nisan 2012 Cuma

Bir 'shisha ' gecesi..

Katara tasinma konusu bundan tam 1 yil once ortaya cikti ve 8 ay oncede tasindik.Geldigimizde ve sosyallesmeye basladigimizda ilk fark ettigimiz ise nargilenin hem kadinlar hem erkekler tarafindan fazlasiyla sevildigi ve icildigi oldu. Ama Katarda nargilenin adi nargile degil elbette.Shisha deniyor burada...

Shisha icmek Katar'da cok yaygin.Bende gecenlerde bir aksam 2 Iran asilli Ingiliz, 1 Filistin asilli Ingiliz ve 1 Filistin asilli Misirli ile beraber ilk shisha tecrubemi yasadim. Isin dogrusu tutun konusunda sigaradan nefret ederim ama puro ve cigar cinslerini sever ve surekli olmasada keyifli oldugum zamanlar icerim. Nargile hic bir zaman bir tutku olmadi bende ama kirk yilin basinda ictigim oldu.Onuda simdi bir kismi yanan Tophanedeki eski Amerikan pazarlarinin yerine acilan Nargile mekanlarinda icmistim.

Neyse 5 erkek Doha'da bir shisha\ nargile cafeye gittik. Biz gittigimizde saat aksam 7.00 gibiydi ve iceride tek tuk masa vardi.Genis genis rahat koltuklara oturduk.Racon shishalarin siparis edilmesi ile basladi. Batida nargile paylasilir ve kimi zaman 2 kisinin tek nargile ictigini gorebilirsiniz ancak Katarda yada Dogu kulturunde bu pek gozukur \ onaylanir bir sey degil dolayisi  ile herkes tek tek ismarladi. Ben naneli olanindan soyledim.Katar tutunu yogun kullanan bir ulke. Ic mekanlarda dahil iciliyor. Gelen shisha gercekten guzeldi. Aslinda olay tam kahve bahane sohbet sahane durumu. Kadin kadina yada Erkek erkege disari cikmayi seven bir toplumun bahaneside bu olsun artik..Ama zaman gectikce kafe iyice doldu ve yer bulunmaz hale geldi. Super bir havalandirma sistemi ile tek bir duman ortalikta gormedim( eve dondugumde Leyla sen puro gibi kokuyorsun dedi o ayri). Ilk turdan sonra Shisha'ya ara verdik ve yemek fasli geldi.Tahminimden daha guzel bir menu ve yemekten sonra 2.tur basladi. Ama bu sefer Turk kahvesi esliginde.Turk kahvesini bugune kadar Turkiye haricinde hicbir yerde pisirilmesi gerektigi gibi icmedim ve burada da ayni sey oldu ama yinede iyidi. Biz en erken gelen ve en erken kalkan grup oalrak 10.30'a dogru ciktik ki kalkinca yerimiz saniyesinde doldu. Cikinca basimin hafiftende olsa dondugunu fark ettim.

Soyledigim gibi shisha bahane sohbet sahane bir gece oldu..




14 Mart 2012 Çarşamba

Mistik mi pislik mi???


Cevabi cok subjektif olan bir soru bu aslinda. Gecen hafta iş nedeniyle 3 gunluk bir Hindistan seyahati yaptım. Hindistan bizim aile olarak hayatımıza uzun süre önce giren bayağı bir zaman kalan ve daha sonra toptan çıkan bir ülke ama ben ilk defa gittim.İlkay uzun zaman Hindistan ile iş yaptı ve bir çok kere gidip geldi dolayısı ile aile olarak bilgimiz buradan geliyor. Bu arada Hindistan için vize gerekiyor ve vize formunda babaannenizin, anneannenizin ve her 2 dedenizin isimlerini bile soruyorlar...

Doha'dan Bombay 4 saate yakın suruyor. Katar Havayolları ile harika sayılabilecek bir uçuş sonrası Hint Okyanusu üzerinden direkt Bombay'a konduk. Havaalanı büyük ancak kendizi birden 1970lere gerı donmus hissttiren bir havası var. Zannediyorum yeni alanı inşa ettikleri için mevcut olana pek önem vermiyorlar. Körükten terminal çıkışıan kadar 5 yada 6 kere pasaport kontrolü yapıldı.Özellikle Pakistandan gelen terorizm burada kendisini bayağı yoğun hissettiriyor. İşin daha komiği sabahın 03.30'unda gümrükte " deklare edecek bir şey yok" olanlar bölümüne gidince 50 metrelik bir kuyruk oldugunu gördük.Deklare edecek bir şeyiniz yoksa bile tüm bagajları x-ray'den geçiriyorsunuz. Elinizi kolunuzu sallayarak çıkmak falan yok yani...Hindistan 1.2 milyar dolayısı ile kontrol için her adım başı adam koyacak güçleri mevcut. Alandan çıktığımızda saat sabah 04.30 gibiydi ve ben kendime bir anda herhalde burada bir sabah pazarı var yoksa bu kadar kalabalık olmamalı sorusunu sorarken buldum. Ama elbette yoktu.
Havaalanı şehre uzak ve arabayla 30-40 dakika rahat sürüyor.

Kaldıgımız otel Taj Mahal Palace mükemmel bir otel ve harika bir hizmeti var.Kendinizi gerçekten koloniyal bir devirde ve o zaman içerisinde hissettiriyor. Ancak 2008de bir bombalama ve rehine olayı yaşadıkları için bugüne kadar hiç bir otelin girişinde olmadığı kadar bir güvenlikten gectim ancak kapıdan içeriye girince hiç bir şekilde ruhunuz bunu tekrar hissetmiyor. Otel şehrin eski bölümünde ve Hindistan Kapısı adı verilen ve İngiltere Kralı V.George ve Kraliçe Marry için 1900'lerin başında yapılmış abidenin yanıbaşında ve deniz kenarında İzmir'in Kordon boyunun farklı bir versiyonu olan bir cadde üzerinde yer alıyor.

Hindistan gerçekten içinde karşıtlıkları barındıran bir ülke.Özellikle Bombay eski koloniyal tarzlı binaları ile çok farklı bir havaya sahip. Çok güzel parke taşlı bazı sokaklarında keyifle dolaşabiliyorsunuz. Şehir tüm eskiliğine, pisliğine, gürültüsüne ve karmaşına rağmen yemyeşil. Her köşe başında ufak yada büyük bir park ve yeşil alan mevcut. Uzun süre yaşamış oldukları İngiliz egemenliğini özellikle İngiltereyi ve İngiliz hayat tarzını bilenler Bombayda bunu çok fazlasıyla hissediyor. Şehrin en görkemli müzesi olarak lanse edilen ve eski ismi "Galler Prensi Müzesi " olan müzenin binası ve bahçesi gerçekten mükemmel ancak garip Hintlilere pek bir eser kalmamış.İçerideki eser denilen parçalar bizim Anadolu'daki en basit şehir müzelerinde bile mevcut.

Elbette Hindistanda demiryolu en önemli taşıma aracı ama binmek pek akıl karı değil. Sokaklar taksiden geçilmiyor. Bombayda taksiler 2 çeşit: Kibrit kutusu büyüklüğünde sarı-siyah eski olanlar ve mavi-beyaz yeni ve havalandırmalı olanlar.Havalandırmalılar elbette daha pahalı.Türkiyedeki araba kullanımına laf eden yabancıların Hindistanı bir ziyaret etmesini tavsiye ediyorum.Bizdekinin elbette pek matah olmadığını biliyoruz ama inanın ki Hintliler farklı bir boyutta araba kullanıyor.Dünyada hangi ülkede arabaların arkasında " Horn Please / Korna Çalın Lütfen " diye bir uyarı olur.Düşünün artık....Sokaklar ülkenin durumunu anlatıyor aslında.Özellikle büyük meydanlar, kaldırımlar ve köşeler sokakta yaşayanlar tarafından kapılmış durumda. . Hani neredeyse boş alan yok. Gecekonduların saray sayılabileceği sefalette ve küçüklükte olan yaşam yerleri var.Bunlara ev demek çok kaçabilir.Kutu boyutunda.
Bu arada en ustteki resim kaldigimiz otelin bir arka caddesinde cekildi
Elbette Hindistanda Hint yemeği yedik. Prince of Walles Müzesi yakınında Khyber restaurantda yediğim yemekleri hiç bir yerde yemedim.Mükemmel diyebileceğim yemeklerdi.Bu denli dooğru ve dozunda baharat kullanımı inanılmaz bir tat yaratmış. Alkolsüz Mohito yemek ile inanılmaz iyi ve dijestif oluyor. Süt içerisnde sunulan cottage cheese, havuç ezmesi ve helvalı dondurma tatlı isteğimizi fazlasıyla mükemmel karşıladı. Otelde yediğimiz Hint yemekleride gerçekten mükemmele yakındı ama benim için Khyber acik ara üstün.
Hindistanda gece hayati  bazi dogu kulturunde oldugu gibi otellerde geciyor.Gerek Cuma gerek Cumartesi gecesi bizim otel genc-yasli Hintliden gecilmiyordu. 
Yine bizim otele yakın The Table Bar ve Indigo Restaurant da Bombayda gidelebilecek olan adreslerden. Alisveris icin pek bir yer yok zannederken Soforumuz bizi Bombayda yeni açılan bir alisveris merkezine goturdu. Palladium Alışveriş Merkezi 4 katlı ve dünyanın sayılı markalarını barındırıyor.Insan gercekten karsi kaldirimdaki sefaleti gorunce bu tip bir atmosferi cok garipsiyor.

Fazla vaktimiz olmadigi icin yine Şöförümüze bizi şehir içerisinde bir tapınağa götürmesini rica ettik. İstanbul'da Tahtakalenin yanında Bond Street olarak kaldığı bir caddede bana göre pislik içerisinde avlulu bir tapınağa gittik. Girişte alnıma kırmızı kına boyasından süren adamın 2 adım ötesinde besili inekler bana melun melun bakarlarken tapınağa ben kalabalıklık ve işin doğrusu birazda iğrendiğimden giremedim.

Daha öncede söylediğim gibi karşıtlıkların adresi olan Hindistan.1.2 milyarlık bir ülke olunca bana göre yönetilmesi mümkün değil.Ülke birtakım dinamikler üzerinde kendince yürüyor ve yine kendi kendini yönetiyor gibi geldi bana. Zamanında Süleyman Demirel'e atfedilen " Türkiye yönetilmez idare edilir " sözü başka bir anlamda Hindistan için cuk diye oturuyor diye dusundum. Türkiye'de Hindistan genel anlamda çok detaylı olarak bilinen bir adres değil ancak Katarda fazlasi ile Hint nufus var.Ben ise 3 gün gidip konu ile ilgili ahkam yürütenlerden olacak değilim ama ülke bir anlamda sizi etkiliyor ve içerisine alıyor bu kesin ancak pislik mi yoksa mistik mi çok anlamadım.

22 Şubat 2012 Çarşamba

Katardan bir vize alma hikayesi...


Her ulkenin kendi gercekleri dogrultusunda uyguladigi bir vize sureci var. Biz Turkler bunu fazlasi ile yasiyoruz. Her ne kadar son donemlerde cesitli ulkeler ile vize surecleri kalksa yada daha az dertli hale gelse bile cogunlugu ile bu sureci yasamaya devam ediyoruz.Vizecilik diye bir meslek cikti bu yuzden.

Katar Turklere vize uyguluyor.Ister disaridan gelin ister bizim gibi oturma izni olanlari ziyaret edin her turlu durumda vize almaniz gerekiyor.Istenen evraklar asagi yukari ayni. Ancak farkli olan eger Katar'da oturma izniniz var ise aile uyeleri icin vizeyi buradan cikartiyorsunuz.

Gecen Aralik ayinda annem ve babam icin bu islemi yapmam gerekti.Her turlu evragi tamamladigimi dusunerek ve sahsen gitmeniz gerekir dedikleri icin sabahın bır köründe Gocmen Isleri Burosuna gittim.Sabahın körü dediğim saat bu arada 06.30.İçeride neredeyse 200 kişi falan var ve işin doğrusu çoğunluğu Katardaki işçi nufusunu oluşturan Hintli-Paki-Nepalli nüfüs. Tecrübesiz olduğum için aradan sıyırılıp derdimi anlatmam ve bir evragın eksik olduğunu anlamam 1 saat sürdü. Evrağı Doha'daki elçilikten onaylatmam gerektiğini söylediler. Bizim elçiliğin 1 sayfalık bir tercüme evrağı onaylaması 3  iş günü sürdü. Evrağı elçilikten bizim şöför teslim aldı ve tekrar Göçmen Bürosuna gittik. Bu arada tercümeydi, onaydı falan derken 1 tam hafta geçmiş oldu.Göçmen bürosuna bizim elçilik 09.00 da açıldığı için ancak saat 09.30 gibi gittik. Bu seferki durum dahada içler acısıydı ve muhtemelen içeride 300 kişi vardı. Neyse ben kuyruğa girip numara almaya çalışırken günün lafını duydum: Halas yani tamam. Meali bitti kardeşim bu sabahki başvurular lütfen öğlenden sonra gel...Göçmen Bürosu Doha'da ben AlKhor'dayım...30 dklık yol ama gün bitiriyor...Naparsın anne-baba gelecek yolu yok, tabiiki geleceğim.
Öğlenden sonra çok kararlı bir şekilde geldim...Bunu söylemekten utanıyorum ama beklemeye hiç niyetim yoktu ve bu vize konusu hemen bitirmek için her türlü rezilliği yapabilecek bir havadaydım. Neyse yine aynı hikayeyi yaşayarak numaramı aldım.Bir baktım ki benim sırama 196 kişi var...Yüzdoksan altı...Beklemenin imkanı sıfıra yakın...Bir hesapladım gişiler çok çabuk çalışsa dahi o anda çalışan 5-6 gişede en az 4-5 saat falan beklerim.İlk yaptığım gişelerin önündeki koltuklardan birine oturmak ve kendimi arkada bekleyen kalabalık gurubun gözüne alıştırmak oldu...Alışsınlar ki işlemleri aradan yaptırmaya çalışırken olay patlamasın...Neyse bir yolunu bulup çalışmayan bir gişideki memura ilk işlemleri yaptırdım.Elbette heryaşta hergün bir şey öğreniyor insan..Ben bitti oh ne güzel derken adamcağız bana " onaylatın geri getirin " dedi...Çöktüm.Onayı " Captain" veriyor. Adamın onayına giden evrak dağ kadar neyse bekle bekle bana sıra geldi ve
Captain soruyu patlattı: Sen Arapça biliyormusun ?
Ben:Yoo.
Captain :Eee nasıl böyle düzgün yazıldı bu belgeler ?
Ben: Üzümü ye bağını sorma demeyi aklımdan geçirirken bizim Captain sıradakileri düşünüp imzayı attı..
Bir baktım ki normal sıraya göre arada aşağı yukarı 60 kişinin filan önündeyim.
Tekrar bir zula bulup aradan halletmek gerekiyordu ki yaklaşık 15-20 dakika sonra yine sıra dışından bir punduna getirip Captain onaylı evrakları bir memurun önüne koyuverdim. Ama arkası bir mahşer kalabalık ve akşam oluyor. Memur bir tanesini inceledi diğerine baktı ve kalktı. Tamam dedim bir terslik var.Neyse ki adamcağız benim bir evrağın fotokopisini çekmeye gitmiş.Benim tercüme ettirip onaylattığım evrağı bakmadan bana geri verdiğini söylemeliyim. Neyse her iki başvuruyuda  bitirdi ve 3 gün sonra sistemden indirebilirsiniz dedi.Teşekkür ettim ve çıktım.

Çıkarken sırayı kontol ettiğim zaman 107 kişiyi atladığımı ve 1 saat 10 dakikada işi bitirdiğimi gördüm.
Eve dönüp İlkay'a durumu anlattığım zaman bana milletin hakkını yediğim için bol bol söylendi ama gerçekten o kalabalık içerisinde 30 kere aynı durumda kalsam yine aynı şeyi yaparım. (Bu arada İlkay 10 gün önce annesi için vize çıkarmaya gitti ve işi 20 dakikada bitti.Bundan sonra bizim ailede vize işlerinden sorumlu bakan İlkay). Gerçekten başvurudan 3 gün sonra annem ile babamın vizeleri sistemden çıktı. Sorunsuz geldiler ve çok keyifli bir Katar seyahati yaptılar.

7 Şubat 2012 Salı

Aile ne demek bir kere daha ogrendik...


Blog yazmaya karar verdigim zaman kendi kendime verdigim ilk soz bu yazilari olabildigince guncel ve sade bir dilde yazmak ve gereksiz her turlu ukalaliktan kacinmakti. Ayrica hayat zaten o kadar dert ile dolu ki birde ustune dert dolu, uzuntu dolu yazilar yazmamakti. Zannediyorum bugune kadar kendime verdigim bu sozu tuttum.Umarim sizlerde ayni sekilde dusunuyorsunuzdur.

Hayatimizin her doneminde karar aliyoruz, karar veriyoruz ve belli bir oranda kendi kaderimizi yaziyoruz. Onumuze alternatifler cikiyor ve biz birini secip belkide hayatimizin yonunu tamamen degistirerek kendimize yeni bir duzen yaratiyoruz...Bizim Katar'da calisma ve ailece yasama alternatifinin onumuze cok farkli bir donemde cikmasi ve gercekten yonumuzu degisik bir yone dogru cevirmesi gibi.Isin dogrusu 6 aydir yasadigimiz bu ulke icin iyikide cevirdi diyoruz.

Yasadigimiz her yeni tecrube belli bir zaman icerisinde olgunlasiyor ve bize yeni seyler ogretmeye basliyor.Aileden uzak 3 basimiza bu ulkeye geldigimiz zaman sudan cikmis baliga donmustuk isin dogrusu.Her ne kadar aile kadar yakin dostlarimiz olsada ailenin yeri farkliymis bunu tekrar anladik. Duzenimizin oturmasi, hayatimizin sekle girmesi falan derken ilk gelenler annem ve babam oldu. "Biz 1 ay kalacagiz" dediklerinde sasirdim ama cok sevindim. Katar Turklere hala vize uyguluyor.Alandan alinan vize kisa turist vizesi.Yani belli kolaylilklari var ama uzun kalacaklari icin vizeyi Katar'dan ben onlar icin aldim.Vize alma hikayesini ayri bir zamanda anlatacagim.

Annem ile babamda ozellikle Leyla ozlemi doruk yapmis.Teknoloji sagolsun hergun Tango yada Skype ile birbirimizi gorerek konussak dahi insanin yaninda olmasi cok baska bir duygu.Alanda bir sevgi yumagi olduk, Leyla annemi ilk 3-4 gun birakamadi bir saniye bile.Yapisik yasadilar.Isin dogrusu yasadigimiz yeri ve ortami gormek iclerini fazlasiyla rahatlatti.Ne olursa olsun bilmedikleri bir yer ile gorup yasadiklari bir yer hakkindaki fikirleri fazlasiyla hatta tamamiyla degisti.Ilkay elbette ozellikle iste oldugumdan dolayi benden cok daha fazla vakit gecirdi annemler ile.Evimiz birden daha gurultulu ve senlikli hale geldi. Evde daha az zaman geciriyorduk annemler ile daha cok oturduk. Isin dogrusu 6 ayda nereye gidip gorduysek ve begendiysek neredeyse hepsini annemler ile bir daha yasadik. En cok etkilendikleri Leylanin okulu, State Mosque \ Devlet Camisi ve The Pearl oldu. Ayrica Ocak ayinda Istanbulun kardan bunaldigi ve nefes alamadigi gunlerde Hint okyanusunun kenarinda piknik yapmak pek hoslarina gitti. 45.evlilik yıldönümlerini hepbarber Katar'da kutlamakta hepimizi ayrıca keyiflendirdi. Annemlerin Leylaya bakmasından istifade, bizde Ilkay ile 1-2 aksam yalniz kacabildik.

Sayili gun ne kadar olursa olsun cabuk geciyor.Son 3-5 gun hepimiz hastaliktan dokulsek dahi cok keyifli ve bol hatirali bir 1 ay gecti.Annemler gıtmeden oncekı son gece ve sabah uzun zamandir olmadigi kadar bende bir tansiyon yaratti. Isin dogrusu gitmelerini hiç mi hiç istemedim ama buradaki hayatimizin boyle olacagida bir baska gercek.Birileri gelecek ve gidecek. Ilkay ile gidenlerin degil kalanlarin aslinda daha iclerinin burkuldugu konusunda hemfikir olduk.Annem Leyla alana gelsin istemedi ve evde son aksam cok soft bir gorusuruz merasimi ile bu sureci gecistirdik.Gercekten ugurlamalardan hep nefret ettim.

Sonucta annem-babam fazlasiyla mutlu,keyifli ve huzurlu olarak Turkiye'ye dondu. Bunu onlara yasatabildigimiz icin bizde onlar kadar sevindik. Aile ne demek bu yasta bir kere daha ogrendik.