20 Şubat 2011 Pazar

İletişim ve bir semt...

Ben 4.Levent'te doğdum ve Etiler de büyüdüm...Hala Etiler'de oturuyorum.Dolayısı ile 70 lerin ortalarından bu yana semtin ve bölgenin  geçirdiği evrime çok net şahit oldum. Değişim hayatın her döneminde ve her yerde kaçınılmaz bir gerçek.Buna karşı koymak yada direnmek bana göre akıntıya kürek sallamak gibi bir olgu.Hele iletişimin bugünün dünyasında aldığı hızı görünce...Bu değişim yaşadığımız yerlerin ifadelerini ve iletişimlerini de elbette değiştiriyor. Marka olan yada marka olmaya aday her adresin bir iletişimi olması gerektiğini düşünürüm.

Herneyse Etiler'e dönecek olursak,70 lerin ortasında İstanbul içerisinde bile uzak algılanan bir semtti.Kışın kar yağdığı zaman en son eriyen yazın püfür püfür esen güzel bir sıcağın olduğu meskun bir bölgeydi. Akmerkez,plazalar,ofisler/iş yerleri yoktu.Yoktu derken Çamlık'tan çıkıp Nispetiye Caddesini geçip yürüyerek gittiğim ilkokulum, bakkal, fırın, kasap,eczane gibi gündelik hayatımızın gerekli adresleri elbette vardı ve onlarında sahiplerinin neredeyse hepsi Etiler'de otururlardı.Akmerkezin alanında koskoca toprak bir futbol sahası ve bir ucunda bisikletçi Remzi vardı. Piknik yaptığımız ormanlık alanlarımız vardı. Şimdi devasa Aksoy apartmanlarının bulunduğu ve dizi çekimlerinin yapıldığı Çamlık'tan bakınca Anadolu kıyısındaki evleri görürdük.Şimdi Etiler olarak bilinen adreslerin yerinde bomboş yeşil alanlar vardı ve Etiler Profesörler Sitesinin girişinde biterdi.Şamdan gece klübüydü.Daha sonra yanına açılan Sardunya ve ileride karşı köşede olan Klüp 29 Etiler'deki farklı mekanlardı...Etiler küçük küçük değişmeye böyle başladı...
Bir semt ile iletişimi nasıl bağdaştırıyorsun derseniz Etiler 1970 lerin ortalarında iki farklı oturan profili barındırırdı: Semt şehirden uzak ancak kısmen ucuz olduğu için oturmaya karar veren orta sınıf bir tabaka ve hem kültürel hemde finansal olarak zengin yada zenginleşen diğer bir tabaka.Dolayısı ile her 2 grupta Etiler'de oturarak farklı mesajlar veriyorlardı. Elbette bilerek yapılan bir iletişim değildi bu ama her 2 grupta çok rahat ve ortak bir mahalle ruhunda yaşayabiliyordu.Ben Hasan Ali Yücel İlkokulunda okudum.Bizim sınıf gerçekten çok kozmopolit bir sınıftı.Benim sınıf arkadaşlarım arasında babası sonradan İstanbul Üniversitesi Rektörü olanda vardı, Dışişleri Bakanı olanda ...ama aynı zamanda Etiler'de el arabası ile süt satan bir sütçünün oğlu Yakup ve babası Çamlıkta bir binada görevli olan Haşim'de sınıf arkadaşlarımdı..Yani sosyal sınıflar arasında farklar olsa dahi ortak paydalarda buluşuluyordu.Ve semt bu tip bir iletişimi çok net ve açık bir biçimde verebiliyordu.

Etiler özellikle 1990-2000 arası inanılmaz bir değişim geçirdi ve çok farklı bir kimliğe ve bu kimliğin sahibi olduğu bir iletişime geçti.
İlk olarak yeşil alanlar gri-beyaz binalar ile dolmaya başladı.Daha sonra yıllar önce buraya gelen orta sınıf mekanları bir rant olarak kullanarak kiralamaya / satmaya ve dolayısı ile işyerleri açılmaya başladı.Etiler ilk önce kalabalıklaştı daha sonra keyfini yitirdi.Bugüne bakacak olursak Etiler özellikle Etiler'de oturmayanlar tarafından bir sembol bir tarz olarak algılanıyor.Nedenini bilmediğim ve anlamadığım bir şekle büründü.Yazları Bebek ve Boğaz'a iniş yolu, kışları özellikle haftasonları ve akşamları bir restaurant-bar bölgesi.Ancak burada önemli bir konu var: Etiler hiçbir zaman bir yürüme-dolaşma -gezinme bölgesi olarak algılanmıyor.Buradaki iletişimin ana hedefi kullandığımız arabayı yada gittiğimiz restaurant yada kafe yada barı gösterme adresi olarak gelişti.Yani şimdiki iletişimi eski dönemlere göre çok farklı...

Semtin uğradığı dönüşüm semtte yaşayanların ve semtin verdiği iletişimi de direkt olarak etkiliyor.Marka olan şehirleri düşündüğümüz zaman İstanbul'un nasıl doğru düzgün bir iletişim planı yoksa bunun alt kırılımı olarak alabileceğimiz Etiler'inde böyle bir iletişimi yok.Garip, karışık, eksik kimliği olan  bir semt haline döndü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder